Bir Çöküşün Öyküsü|Kitap Yorumu

Isim:Bir Çöküşün Öyküsü
Yazar:Stefan Zweig
Yayınevi:Iş Bankası Kültür Yayınları
Tür:Modern Klasik
Sayfa sayısı:48
Puanım:✋/✋
Tanıtım bülteni:
Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.
Yorumum:
Size bir anımı anlatmak istiyorum. Aysima ile bir kitapçıya gittim ve oradaki muhteşem beyaz raf (içinde John Verdon'dan tutun daha birçok cinayet ve polisiye kitabın olduğu ve bir gün hepsine sahip olmak istediğim kitaplar dizisi😍) içinde aylardır almak isteyip de alamadığım Sıradaki Sensin isimli John Katzenbach romanını gördüm ve bunu ona gösterip almak istediğimi ve bunu okumak için can attığımı söyledim. Katil cinayet işleyeceği yeri söylüyordu ve benim gibi bir polisiye tutkunu için oldukça ilgi çekici ve muhteşem bir konuydu. Bunu biraz heyecanlı dile getirmiş olmalıyım ki arkamızda bulunan kitap okumayı ve sevdiği türleri insanlara dayatmayı çok seven ve insanların tercihlerine saygılı(!) hanım hanımcık bir teyze geldi ve bunların kitap olmadığını, cinayet işlemeyi öğrenip ne yapacağımı sordu. Evet daha önce okuma zevkim ile ilgili çok yorum almıştım ama hiçbiri bu kadar hakaret düzeyinde olmamıştı ve ben o gün o kitabı alabilecek iken yerine bırakmak zorunda kaldım çünkü ne zaman elime alsam kitabın bile düzeltemeyeceği o kadının sözleri kafamın içinde yankılanacaktı. Insanları çok umursamam ama muhteşem müfredatımızın bana dayatacağı türüm olmayan klasikleri zorunlu bir şekilde okuyup onlardan soğumak istemedim ve araştırmalarım sonucu oldukça beğenilen bu Zweig'i aldım. Kitap beni rs'ye soktu. Çünkü o kadının çöküşü o kadar muazzam anlatılmıştı ki okuma zevkim yüzünden yargılanan ben kendimi o kadının yerine koymadan edemiyordum. Ilk klasiğim bir kabusa dönüşürken bile ben hala o kadını ve kendi güçsüzlüğümü düşünüyordum. Eğer orada başka bir ben olsaydım neler okurdum diye düşünüyordum. Eğer normal bir insan gibi normal aşk veya ergenlik kitaplarına bu dönemimde sarsaydım neler olurdu. Belki yargılanamaz ve hatta belki o teyzenin umursamadığı herhangi bir birey olurdum. Kendimi şekillere sokmak ve kalıplarıma kıvrılmak zorunda olmayan bir ergen... Işte bu kitap bana aynı anda o kadar çok şey hissettirdi. Eşsiz kalem, eşsiz duygular ve kendi küçücük alanında topluma uymaya çalışan ben... Bu üçlüyü asla unutmayacağım ve sanırım her polisiye okuyuşumda yargılanacağım çünkü toplum dediğimiz şey kendi sevdiklerini insanlara dayatmayı bir görev edinmiş bir avuç insan ve siz ne kadar farklı şeyler okursanız okuyun hakaretlere maruz kalacak ve cinayet okuyup ne yapacaksın olacaksınız. Bana bazen kitabın bile temizleyemeyeceği şeyleri hatırlatan bu kitabıma 5 puan veriyorum.
Not: Kitaptaki çöküşün arkasındaki büyük oyunu henüz bilmeyen okurlarımız spoi istemiyorsanız lütfen alıntıları okumayınız. Yok çöküş kelimesini anladıysanız okuyun çünkü gerçekten müthiş cümleler yazmış sayın Zweig.
🎶Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.
🎶Je vais mourir, oh ne me plaignez pas!
🎶Ölüm içime girdi zaten, yarından sonra herşey bitmiş olacak.
🎶Eskiden insanlarla güçle oynamıştı yalnızca, şimdi ise hiçbir oyuncağın ölüm kadar keyifli olmadığını fark ediyordu.
🎶Konuklardan biri, "Ne varmış 7 Ekim'de?" diye öylesine sordu.
Madam ona sakince baktı. "Ölüm günüm!"
🎶Evde bir ölü var, farkında değil misiniz?
🎶Vous qui possedez la beauté
Sans être vaine et coquette
Et ľ extéme vivacité
Sans être jamais indiscréte,
Vous a qui donnérent les Dieux
Tant des lumiére naturelles,
Un esprit juste, gracieux,
Solide dans le sérieux
Et charmant dans les bagatelles.

Parmaklarınızın son alıntıyı yazarken iki büklüm olan parmaklarımın ucundaki çöküşe değmesi ve onun içindeki boşlukta kendilerini bulması dileğiyle...
-Deniz

Yorumlar